EN‘ÂM SÛRESİ
سورة الأنعام
Kur’ân-ı Kerîm’in altıncı sûresi.
Mekke devrinin sonlarında tamamı bir gecede nâzil olmuştur. Ancak bazı âyetlerinin (20, 21, 91, 92, 93, 98, 114, 145, 151, 152, 153) Medine devrinde nâzil olduğuna dair rivayetler de vardır (Süyûtî, ed-Dürrü’l-menŝûr, III, 245). Âyet sayısı 165 olup fâsıla*sı (لم نظر) ibaresinde yer alan (ر، ظ، ل، م، ن) harfleridir. Sûre ismini 136, 138 ve 139. âyetlerde geçen ve “deve, sığır, koyun ve keçi” anlamına gelen en‘âm (tekili ne‘am) kelimesinden alır. Allah’ın birliği ve Hz. Muhammed’in hak peygamber olduğuna dair kesin belgeler, puta tapıcılığı red ve iptal eden delil ve hüccetler ihtiva etmesinden dolayı (âyet 83, 149) Hüccet sûresi adıyla da anılır.
En‘âm sûresinde tevhid inancının, peygamberliğin, yaratılışın, yeniden dirilişin kesin delilleriyle şirk ve dalâlet ehlinin sapık görüşlerini, bâtıl inanışlarını red ve iptal eden belgeler bulunmakta, eti yenilen ve yenilmeyen hayvanlarla ilgili açıklayıcı bilgiler, helâl ve harama ait hükümler yer almaktadır.
Bismillahirrahmanirrahim
1. Elhamdü lillahillezı halekas semavati vel erda ve cealez zulümati ven nur sümmellezıne keferu bi rabbihim ya’dilun
2. Hüvellezı halekaküm min tıynin sümme kada ecela ve ecelüm müsemmen ındehu sümme entüm temterun
3. Ve hüvellahü fis semavati ve fil ard ya’lemü sirraküm ve cehraküm ve ya’lemü ma teksibun
4. Ve ma te’tıhim min ayetim min ayati rabbihim illa kanu anha mu’ridıyn
5. Fe kad kezzebu bil hakkı lemma caehüm fe sevfe ye’tıhim embaü ma kanu bihı yestehziun
6. E lem yerav kem ehlekna min kablihim min karnim mekkennahüm fil erdı ma lem nümekkil leküm ve erselnes semae aleyhim midrara ve cealnel enhara tecrı min tahtihim fe ehleknahüm bi zünubihim ve enşe’na mim ba’dihim karnen aharın
7. Ve lev nezzelna aleyke kitaben fı kırtasin fe lemessuhü bi eydıhim le kalellezıne keferu in haza illa sıhrum mübın
8. Ve kalu lev la ünzile aleyhi melek ve lev enzelna melekel lekudıyel emru sümme la yünzarun
9. Ve lev cealnahü melekel le cealnahü racülev ve lelebesna aleyhim ma yelbisun
10. Ve le kadistühzie bi rusülim min kablike fe haka billezıne sehıru minhüm ma kanu bihı yestehziun
11. Kul sıru fil erdı sümmenzuru keyfe kane akıbetül mükezzibın
12. Kul li mem ma fis semavati vel ard kul lillah ketebe ala nefsihir rahmeh le yecmeanneküm ila yevmil kıyameti la raybe fıh ellezıne hasiru enfüsehüm fe hüm la yü’minun
13. Ve lehu ma sekene fil leyli ven nehar ve hüves semıul alım
14. Kul e ğayrallahi ettehıü veliyyen fatıris semavati vel erdı ve hüve yut’ımü ve la yüt’am kul innı ümirtü en ekune evvele men esleme ve la tekunenne minel müşrikın
15. Kul innı ehafü in asaytü rabbı azabe yevmin azıym
16. Mey yusraf anhü yevmeizin fe kad rahımeh ve zalikel fevzül mübın
17. Ve iy yemseskellahü bi durrin fe la kaşife lehu illa hu ve iy yemseske bi hayrin fe hüve ala külli şey’in kadır
18. Ve hüvel kahiru fevka ıbadih ve hüvel hakımül habır
19. Kul eyyü şey’in ekberu şehadeh kulillahü şehıdüm beynı ve beyneküm ve uhıye ileyye hazel kur’anü li ünziraküm bihı ve mem belağ e inneküm le teşhedune enne meallahi aliheten uhra kul la eşhed kul innema hüve ilahüv vahıdüv ve innenı berıüm mimma tüşrikun
20. Ellezıne ateynahümül kitabe ya’rifunehu kema ya’rifune ebnaehüm ellezıne hasiru enfüsehüm fe hüm la yü’minun
21. Ve men azlemü kmimmeniftera alellahi keziben ev kezzebe bi ayatih innehu la yüflihuz zalimun
22. Ve yevme nahşüruhüm cemıan sümme nekulü lillezıne eşraku eyne şürakaükümüllezıne küntüm tez’umun
23. Sümme lem tekün fitnetühüm illa en kalu vallahi rabbina ma künna müşrikın
24. Ünzur keyfe kezebu ala enfüsihim ve dalle anhüm ma kanu yefterun
25. Ve minhüm mey yestemiu ileyk ve cealna ala kulubihim ekinneten ey yefkahuhü ve fı azanihim vakra ve iy yerav külle ayetil la yü’minu biha hatta iza cauke yücadiluneke yekulüllezıne keferu in haza illa esatıyrul evvelın
26. Ve hüm yenhevne anhü ve yen’evne anh ve iy yühlikune illa enfüsehüm ve ma yeş’urun
27. Ve lev tera iz vükıfu alen nari fe kalu ya leytena nüraddü ve la nükezzibe bi ayati rabbina ve nekune minel mü’minın
28. Bel bedalehüm ma kanu yuhfune min kabl ve lev ruddu le adu lima nühu anhü ve innehüm le kazibun
29. Ve kalu in hiye illa hayatüned dünya ve ma nahnü bi meb’usın
30. Ve lev tera iz vükıfu ala rabbihim kale e leyse haza bil hakk kalu bela ve rabbina kale fe zukul azabe bima küntüm tekfürun
31. Kad hasirallezıne kezzebu bi likaillah hatta iza caethümüs saatü bağteten kalu ya hasratena ala ma ferratna fıha ve hüm yahmilune evzarahüm ala zuhurihim e la sae ma yezirun
32. Ve mel hayatüd dünya illa leıbüv ve lehv ve leddarul ahıratü hayrul lillezıne yettekun e fe la ta’kılun
33. Kad na’lemü innehu le yahzünükellezı yekulune fe innehüm la yükezzibuneke ve lakinnez zalimıne bi ayatillahi yechadun
34. Ve le kad küzzibet rusülüm min kablike fe saberu ala ma küzzibu ve uzu hatta etahüm nasruna ve la mübeddile li kelimatillah ve le kad caeke min nebeil mürselın
35. Ve in kane kebüra aleyke ı’raduhüm fe inisteta’te en tebteğıye nefekan fil erdı ev süllemen fis semai fe te’tiyehüm bi ayeh ve lev şaellahü le cemeahüm alel hüda fe la tekunenne minel cahilın
36. İnnema yestecıbüllezıne yesmeun vel mevta yeb’asühümüllahü sümme ileyhi yürceun
37. Ve kalu lev la nüzzile aleyhi ayetüm mir rabbih kul innellahe kadirun ala ey yünezzile ayetev ve lakinne ekserahüm la ya’lemun
38. Ve ma min dabbetin fil erdı ve la tairiy yetıyru bi cenahayhi illa ümemün emsalüküm ma ferratna fil kitabi min şey’in sümme ila rabbihim yuhşerun
39. Vellezıne kezzebu bi ayatina summüv ve bükmün fiz zulümat mey yeşeillahü yudlilh ve mey yeşe’yec’alhü ala sıratım müstekıym
40. Kul eraeyteküm in etaküm azabüllahi ev etetkümüs saatü e ğayrallahi ted’un in küntüm sadikıyn
41. Bel iyyahü ted’une fe yekşifü ma ted’une ileyhi in şae ve tenzevne ma tüşrikun
42. Ve le kad erselna ila ümemim min kablike fe ehaznahüm bil be’sai ved darrai leallehüm yetedarraun
43. Fe lev la iz caehüm be’süna tedarrau ve lakin kaset kulubühüm ve zeyyene lehümüş şeytanü ma kanu ya’melun
44. Felemma nesu ma zükkiru bihı fetahna aleyhim ebvabe külli şey’ hatta iza ferihu bima utu ehaznahüm bağteten fe iza hüm müblisun
45. Fe kutıa dabirul kavmillezıne zalemu vel hamdü lillahi rabbil alemın
46. Kul eraeytüm in ehazellahü sem’aküm ve ebsaraküm ve hateme ala kulubiküm men ilahün ğayrullahi ye’tıküm bih ünzur keyfe nüsarrifül ayati sümme hüm yasdifun
47. Kul eraeyteküm in etaküm azabüllahi bağteten ev cehraten hel yühlekü illel kavmüz zalimun
48. Ve ma nürsilül mürselıne illa mübeşşirıne ve münzirın fe men amene ve asleha fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun
49. Vellezıne kezzebu bi ayatina yemessühümül azabü bi ma kanu yefükun
50. Kul la ekulü leküm ındı hazainüllahi ve la a’lemül ğaybe ve la ekulü leküm innı melek in ettebiu illa ma yuha ileyy kul hel yestevil a’ma vel besıyr e fe la tetefekkerun
51. Ve enzir bihillezıne yehafune ey yuhşeru ila rabbihim leyse lehüm min dunihı veliyyüv ve la şefıul leallehüm yettekun
52. Ve la tatrudillezıne yed’une rabbehüm bil ğadati vel aşiyyi yürıdune vecheh ma aleyke min hısabihim min şey’iv ve ma min hısabike aleyhim min şey’in fe tatrudehüm fe tekune minez zalimın
53. Ve kezalike fetenna ba’dahüm bi ba’dıl li yekulu e haülai mennellahü aleyhim mim beynina e leysellahü bi a’leme biş şakirın
54. Ve iza caekellezıne yü’minune bi ayatina fe kul selamün aleyküm ketebe rabbüküm ala nefsihir rahmete ennehu men amile minküm suem bi cehaletin sümme tabe mim ba’dihı ve asleha fe ennehu ğafurur rahıym
55. Ve kezalike nüfessılül ayati ve li testebıne sebılül mücrimın
56. Kul innı nühıtü en a’büdellezıne ted’une min dunillah kul la ettebiu ehvaeküm kad daleltü izev ve ma ene minel mühtedın
57. Kul innı ala beyyinetim mir rabbı ve kezzebtüm bih ma ındı ma testa’cilune bih inil hukmü illa lillah yekussul hakka ve hüve hayrul fasılın
58. Kul lev enne ındı ma testa’cilune bihı le kudiyel emru beynı ve beyneküm vallahü a’lemü biz zalimın
59. Ve ındehu mefatihul ğaybi la ya’lemüha illa hu ve ya’lemü ma fil berri vel bahr ve ma teskutu miv verakatin illa ya’lemüha ve la habbetin fı zulümatil erdı ve la ratbiv ve la yavisin illa fı kitabim mübın
60. Ve hüvellezı yeteveffaküm bil leyli ve ya’lemü ma cerahtüm bin nehari sümme yeb’asüküm fıhi li yukda ecelüm müsemma sümme ileyhi merciuküm sümme yünebbiüküm bi ma küntüm ta’melun
61. Ve hüvel kahiru fevka ıbadihı ve yürsilü aleyküm hafezah hatta iza cae ehadekümül mevtü teveffethü rusülüna ve hüm la yüferritun
62. Sümme ruddu ilellahi mevlahümül hakk e la lehül hukmü ve hüve esraul hasibın
63. Kul mey yüneccıküm min zulümatil berri vel bahri ted’unehu tedarruav ve hufyeh le in encana min hazihı le nekunenne mineş şakirın
64. Kulillahü yüneccıküm minha ve min külli kerbin sümme entüm tüşrikun
65. Kul hüvel kadiru ala ey yeb’ase aleyküm azabem min fevkıküm ev min tahti ercüliküm ev yelbiseküm şiyeav ve yüzıka ba’daküm be’se ba’d ünzur keyfe nüsarrifül ayati leallehüm yefkahun
66. Ve kezzebe bihı kavmüke ve hüvel hakk kul lestü aleyküm bi vekıl
67. Li külli nebeim müstekarruv ve sevfe ta’lemun
68. Ve iza raeytellezıne yehudune fı ayatina fe a’rıd anhüm hatta yehudu fı hadısin ğayrih ve imma yünsiyennekeş şeytanü fe la tak’ud ba’dez zikra meal kavmiz zalimın
69. Ve ma alellezıne yettekune min hısabihim min şey’iv ve lakin zikra leallehüm yettekun
70. Ve zerillezınettehazu dınehüm leıbev ve lehvev ve ğarrathümül hayatüd dünya ve zekkir bihı en tübsele nefsüm bima kesebet leyse leha min dunillahi veliyyüv ve la şefiy’ ve in ta’dil külle adlil la yü’haz minha ülaikellezıne übsilu bima kesebu lehüm şerabüm min hamımiv ve azabün elımüm bima kanu yekfürun
71. Kul e ned’u min dunillahi ma la yenfeuna ve la yedurruna ve nüraddü ala a’kabina ba’de iz hedanellahü kellezistehvethüş şeyatıynü fil erdı hayrane lehu ashabüy yed’unehu ilel hüde’tina kul inne hüdellahi hüvel hüda ve ümirna li nüslime li rabbil alemın
72. Ve en ekıymüs salate vettekuh ve hüvellezı ileyhi tuhşerun
73. Ve hüvellezı halekas semavati vel erda bil hakk ve yevme yekulü kün fe yekun kavlühül hakk ve lehül mülkü yevme yünfehu fis sur alimül ğaybi veş şehadeh ve hüvel hakımül habır
74. Ve iz kale ibrahımü li ebıhi azera etettehızü asnamen aliheh innı erake ve kavmeke fı dalalim mübın
75. Ve kezalike nürı ibrahıme melekutes semavati vel erdı ve li yekune minel mukının
76. Felemma cenne aleyhil leylü raa kevkeba kale haza rabbı felemma efele kale la ühıbbül afilın
77. Felemma rael kamera baziğan kale haza rabbı felemma efele kale leil lem yehdinı rabbı le ekunenne minel kavmid dallın
78. Felemma raeş şemse baziğaten kale haza rabbı haza ekber felemma efelet kale ya kavmi innı berıüm mimma tüşrikun
79. İnnı veccehtü vechiye lillezı fetaras semavati vel erda hanıfev ve ma ene minel müşrimın
80. Ve haccehu kavmüh kale e tühaccunnı fillahi ve kad hedan ve la ehafü ma tüşrikune bihı illa ey yeşae rabbı şey’a vesia rabbı külle şey’in ılma e fe la tetezekkerun
81. Ve keyfe ehafü ma eşraktüm ve la tehafune enneküm eşraktüm billahi ma lem yünezzil bihı aleyküm sültana fe eyyül ferıkayni ehakku bil emn in küntüm ta’lemun
82. Ellezıne amenu ve lem yelbisu ımanehüm bi zulmin ülaike lehümül emnü ve hüm mühtedun
83. Ve tilke huccetüna ateynaha ibrahıme ala kavmih nefeu deracatim men neşa’ inne rabbeke hakımün alım
84. Ve vehebna lehu ishaka ve ya’kub küllen hedeyna ve nuhan hedeyna min kablü ve min zürriyyetihı davude ve süleymane ve eyyube ve yusüfe ve musa ve harun ve kezalike neczil muhsinın
85. Ve zekeriyya ve yahya ve ıysa ve ilyas küllüm mines salihıyn
86. Ve ismaıyle vel yesea ve yunüse ve luta ve küllen faddalna alel alemın
87. Ve min abaihim ve zürriyyatihim ve ıhvanihim vectebeyna hüm ve hedeynahüm ila sıratım müstekıym
88. Zalike hüdellahi yehdı bihı mey yeşaü min ıbadih ve lev eşraku le habita anhüm ma kanu ya’melun
89. Ülaikellezıne ateynahümül kitabe vel hukme ven nübüvveh fe iy yekfür biha haülai fe kad vekkelna biha kavmel leysu biha bi kafirun
90. Ülaikellezıne hedellahü fe bi hüdahümuktedih kul la es’elüküm aleyhi ecra in hüve illa zikra lil alemın
91. Ve ma kaderullahe hakka kadrihı iz kalu ma enzelellahü ala beşerim min şey’ kul men enzelel kitabellezı cae bihı musa nurav ve hüdel lin nasi tec’alunehu karatıyse tübduneha ve tuhfune kesıra ve ullimtüm ma lem ta’lemu entüm ve la abaüküm kulillahü sümme zerhüm fı havdıhüm yel’abun
92. Ve haza kitabün enzelnahü mübaraküm müsaddikullezı beyne yedeyhi ve li tünzira ümmel kura ve men havleha vellezıne yü’minune bil ahırati yü’minune bihı ve hüm ala salatihim yühafizun
93. Ve men azlemü mimmeniftera alellahi keziben ev kale uhıye ileyye ve lem yuha ileyhi şey’üv ve men kale seanzilü misle ma enzelellah ve le v tera iziz zalimune fı ğameratil mevti vel melaiketü basitu eydıhim ahricu enfüseküm elyevme tüczevne azabel huni bi ma küntüm tekulune alellahi ğayral hakkı ve küntüm an ayatihı testekbirun
94. Ve le kad ci’tümuna furada kema halaknaküm evvele merrativ ve teraktüm ma havvelnaküm verae zuhuriküm ve ma nera meaküm şüfeaekümüllezıne zeamtüm ennehüm fıküm şüraka’ le kad tekattaa beyneküm ve dalle anküm ma küntüm tez’umun
95. İnnellahe falikul habbi ven neva yuhricül hayye minel meyyiti ve muhricül meyyiti minel hayy zalikümüllahü fe enna tü’fekun
96. Falikul ısbah ve cealel leyle sekenev veş şemse vel kamera husbana zalike takdırul azızil alım
97. Ve hüvellezı ceale lekümün nücume li tehtedu biha fı zulümatil berri vel bahr kad fassalnel ayati li kavmiy ya’lemun
98. Ve hüvellezı enşeeküm min nefsiv vahıdetin fe müstekarruv ve müstevda’ kad fassalnel ayati li kavmiy yefkahun
99. Ve hüvellezı enzele mines semai maa fe ahracna bihı nebate külli şey’in fe ahracna minhü hadıran nuhricü minhü habbem müterakiba veminen nahli min tal’iha kınvanün daniyetüv ve cennatim min a’nabiv vez zeytune ver rummane müştebihev ve ğayra müteşabih ünzuru ila semerihı iza esmera ve yen’ıh inne fı zaliküm le ayatil li kavmiy yü’minun
100. Ve cealu lillahi şürakael cinne ve halekahüm ve haraku lehu benıne ve benatim bi ğayri ılm sübhanehu ve teala amma yesıfun
101. Bedrıus semavati vel ard enna yekunü lehu veledüv ve lem tekül lehu sahıbeh ve haleka külle şey’ ve hüve bi külli şey’in alım
102. Zalikümüllahü rabbüküm la ilahe illa hu haliku külli şey’in fa’büduh ve hüve ala külli şey’iv vekıl
103. La tüdrikühül ebsaru ve hüve yüdrikül ebsar ve hüvel latıyfül habır
104. Kad caeküm besairu mir rabbiküm fe men ebsara fe li nefsih ve men amiye fe aleyha ve ma ene aleyküm bi hafıyz
105. Ve kezalike nüsarrifül ayati ve li yekulu deraste ve li nübeyyinehu li kavmiy ya’lemun
106. İttebı’ ma uhıye ileyke mir rabbik la ilahe illa hu ve a’rıd anil müşrikın
107. Ve lev şaellahü ma eşraku ve ma cealnake aleyhim hafıyza ve ma ente aleyhim bi vekıl
108. Ve la tesübbüllezıne yed’une min dunillahi fe yesübbullahe advem bi ğayri ılm kezalike zeyyenna likülli ümmetin amele0hüm sümme ila rabbihim merciuhüm fe yünebbiühüm bi ma kanu ya’melun
109. Ve askemu billahi cehde eymanihim le in caethüm ayetül le yü’minünne biha kul innemel ayatü ındellahi ve ma yüş’ıruküm enneha iza caet la yü’minun
110. Ve nükallibü ef’idetehüm ve ebsarahüm kema lem yü’minu bihı evvele merrativ ve nezeruhüm fı tuğyanihim ya’mehun
111. Ve lev ennena nezzelna ileyhimül melaikete ve kelemmehümül mevta ve haşerna aleyhim külle şey’in kubülem ma kanu li yü’minu illa ey yeşaellahü ve lakinne ekserahüm yechelun
112. Ve kezalike cealna li külli nebiyyin adüvven şeyatıynel insi vel cinni yuhıy ba’duhüm illa ba’dın zuhrufel kavli ğurura ve lev şae rabbüke ma fealuhü fezerhüm ve ma yefterun
113. Ve li tesğa ileyhi ef’idetüllezıne la yü’minune bil ahırati ve li yerdavhü ve li yakterifu ma hüm mukterifun
114. E fe ğayrallahi ebteğıy hakamev ve hüvellezı enzele ileykümül kitabe müfassala vellezıne ateynahümül kitabe ya’lemune ennehu münezzelüm mir rabbike bil hakkı fe la tekunenne minel mümterın
115. Ve temmet kelimetü rabbike sıdkav ve adla la mübeddile li kelimatih ve hüves semıul alım
116. Ve in tütı’eksera men fil erdı yüdılluke an sebılillah iy yettebiune illez zanne ve in hüm illa yahrusun
117. İnne rabbeke hüve a’lemü mey yedıllü an sebılil ve hüve a’lemü bil mühtedın
118. Fe külu mimma zükirasmüllahi aleyhi in küntüm bi ayatihı mü’minın
119. Ve maleküm ella te’külu mimma zükirasmüllahi aleyhi ve akd fassale leküm ma harrame aleyküm illa madturirtüm ileyh ve inne kesıral le yüdıllune bi ehvaihim bi ğayri ılm inne rabbeke hüve a’lemü bil mu’tedın
120. Ve zeru zahiral ismi ve batıneh innellezıne yeksibunel isme seyüczevne bima kanu yakterifun
121. Ve la te’külu mimma lem yüzkerismüllahi aleyhi ve innehu lefısk ve inneş şeyatıyne le yuhune ila evliyaihim li yücadiluküm ve in eta’tümuhüm inneküm le müşrikun
122. E ve men kane meyten fe ahyeynahü ve cealna lehu nuray yemşı bihı fin nasi ke mem meselühu fiz zulümati leyse bi haricim minha kezalike züyyine lil kafirıne ma kanu ya’melun
123. Ve kezalike cealna fı külli karyetin ekabira mücrimıha li yemküru fıha ve ma yemkürune illa bi enfüsihim ve ma yeş’urun
124. Ve iza caethüm ayetün kalu len nü’mine hatta nü’ta misle ma utiye rusülüllah Allahü a’lemü haysü yec’alü risaleteh seyüsıybüllezıne ecramu sağarun ındellahi ve azabün şedıdüm bima kanu yemkürun
125. Fe mey yüridillahü ey yehdiyehu yeşrah sadrahu lil islam ve mey yürid ey yüdılehu yec’al sadrahu dayyikan haracen ke ennema yessa’adü fis sema’ kezalike yec’alüllahür ricse alellezıne la yü’minun
126. Ve haza sıratu rabbike müstekıyma kad fessalnel ayati li kavmiy yezzekkerun
127. Lehüm darus selami ınde rabbihim ve hüve veliyyühüm bima kanu ya’melun
128. Ve yevme yahşurühüm cemıa ya ma’şeral cinni kadisteksertüm minel ins ve kale evliyaühüm minel insi rabbenestemtea ba’duna bi ba’dıv ve belağna ecelenellezı eccelte lena kalen naru mesvaküm halidıne fıha illa ma şaellah inne rabbeke hakımün alım
129. Ve kezalike nüvellı ba’daz zalimıne ba’dam bima kanu yeksibun
130. Ya ma’şeral cinni vel insi e lem ye’tiküm rusülüm minküm yekussune aleyküm ayatı ve yünziruneküm likae yevmiküm haza kalu şehidna ala enfüsina ve ğarrathümül hayatüd dünya ve şehıdu ala enfüsihim ennehüm kanu kafirın
131. Zalike el lem yekür rabbüke mühlikel kura bi zulmiv ve ehlüha ğafilun
132. Ve li küllin deracatüm mimma amilu ve ma rabbüke bi ğafilin amma ya’melun
133. Ve rabbükel ğaniyyü zür rahmeh iy yeşa’ yüzhibküm ve yestahlif mim ba’diküm ma yeşaü kema enşeeküm min zürriyyeti kavmin aharın
134. İnnema tuadune leativ ve ma entüm bi mu’cizın
135. Kul ve kavmı’melu ala mekanetiküm innı amil fe sevfe ta’lemune men tekunü lehu akıbetüd dar innehu la yüflihuz zalimun
136. Ve cealu lillahi mimma zerae minel harsi vel en’ami nesıyben fe kalu haza lillahi bi za’mihim ve haza li şürakaina fe ma kane li şürakaihim fe la yesılü ilellah ve ma kane lillahi fe hüve yesılü ila şürakaihim sae ma yahkümun
137. Ve kezalike zeyyene li kesırim minel müşrikıne katle evladihim şürakaühüm li yürduhüm ve li yelbisu aleyhim dınehüm ve lev şaellahü ma fealuhü fezerhüm ve ma yefterun
138. Ve kalu hazihı en’amüv ve harsün hıcr la yat’amüha illa men neşaü bi za’mihim ve en’amün hurrimet zuhuruha ve en’amül la yezkürunesmellahi aleyheftiraen aleyh seyeczıhim bima kanu yefterun
139. Ve kalu ma fı butuni hazihil en’ami halisatül li zükurina ve muharramün ala ezvacina ve iy yeküm meyteten fe hüm fıhi şüraka’ seyeczıhim vasfehüm innehu hakımün alım
140. Kad hasirallezıne katelu evladehüm sefehem bi ğayri ılmiv ve harramu ma razekahümüllahüftiraen alellah kad dallu ve ma kanu mühtedın
141. Ve hüvellezı enşee cennatim ma’ruşativ ve ğayra ma’ruşativ ven nahle vez zer’a muhtelifen ükülühu vez zeytune ver rummane müteşabihev ve ğayra müteşabih külu min semerihı iza esmera ve atu hakkahu yevme hasadihı ve la tüsrifu innehu la yühıbbül müsrifın
142. Ve minel en’ami hamuletev ve ferşa külu mimma razekakümüllahü ve la tettebiu hutuvatiş şeytan innehu leküm adüvvüm mübın
143. Semaniyete ezvac mined da’nisneyni ve minel ma’zisneyn kul azzekerayni harrame emil ünseyeyn nebiunı bi ılmin in küntüm sadikıyn
144. Ve minel ibilisneyni ve minel bekarisneyn kul azzekerayni harrame emil ünseyeyni emmeştemelet aleyhi erhamül ünseyeyn em küntüm şühedae iz vessakümüllahü bi haza fe men azlemü mimmeniftera alellahi kezibel li yüdıllen nase bi ğayri ılm innellahe la yehdil kavmez zalimın
145. Kul la ecidü fı ma uhıye ileyye müharramen ala taımiy yat’amühu illa ey yekune meyteten ev demem mesfuhan ev lahme hınzırin fe innehu ricsün ev fiskan ühille li ğayrillahi bih fe menidturra ğayra bağıv ve la adin fe inne rabbeke ğafurur rahıym
146. Ve alellezıne hadu harramna külle zı zufür ve minel bekari vel ğanemi harramna aleyhim şühumehüma illa ma hamelet zuhuruhüma evil havaya ev mahteleta bi azm zalike cezeynahüm bi bağyihim ve inna lesadikun
147. Fe in kezzebuke fe kur rabbüküm zu rahmetiv vasiah ve la yüraddü be’sühu anil kavmil mücrimın
148. Seyekulüllezıne eşraku lev şaellahü ma eşrakna ve la abaüna ve la harramna min şey’ kezalike kezzebellezıne min kablihim hatta zaku be’sena kul hel ındeküm min ılmin fe tuhricuhü lena in tettebiune illez zanne ve in entüm illa tahrusun
149. Kul fe lillahil huccetül baliğah fe lev şae le hedaküm ecmeıyn
150. Kul helümme şühedaekümüllezıne yeşhedune ennellahe harrame haza fe in şehidu fe la teşhed meahüm ve la tettebı’ ehvaellezıne kezzebu bi ayatina vellezıne la yü’minune bil ahırati ve hüm bi rabbihim ya’dilun
151. Kul tealev etlü ma harrame rabbüküm aleyküm ella tüşriku bihı şey’a ve bil valideyni ıhsana ve la taktülu evladeküm min imlak nahnü nerzükuküm ve iyyahüm ve la takrabül fevahışe ma zahera minha ve ma betan ve la taktülün nefselletı harramellahü illa bil hakk zaliküm vessaküm bihı lealleküm ta’kılun
152. Ve la takrabu malel yetımi illa billetı hiya ahsenü hatta yeblüğa eşüddeh ve evfül keyle vel mizane bil kıst la nükellifü nefsen illa vüs’aha ve iza kultüm fa’dilu ve lev kane za kurba ve bi ahdillahi evfu zaliküm vassaküm bihı lealleküm tezekkerun
153. Ve enne haza zıratıy müstekıymen fettebiuh ve la tettebius sübüle fe teferraka biküm an sebılih zaliküm vassaküm bihı lealleküm tettekun
154. Sümme ateyna musel kitabe temamen alellezı ahsene ve tefsıylel likülli şey’iv ve hüdev ve rahmetel leallehüm bi likai rabbihim yü’minun
155. Ve haza kitabün enzelnahü mübarakün fettebiuhü vetteku lealleküm türhamun
156. En tekulu innema ünzilel kitabü ala taifeteyni min kablina ve in künna an dirasetihim leğafilın
157. Ev tekulu lev enna ünzile aleynel kitabü le künna ehda minhüm fe kad caeküm beyyinetüm mir rabiküm ve hüdev ve rahmeh fe min azlemü mimmen kezzebe bi ayatillahi ve sadefe anha seneczillezıne yasdifune an ayatina suel azabi bi ma kanu yasdifun
158. Hel yenzurune illa en te’tiyehümül melaiketü ev ye’tiye rabbüke ev ye’tiye ba’du ayati rabbik yevme ye’tı ba’du ayati rabbike la yenfeu nefsen ımanüha lem tekün amenet min kablü ev kesebet fı ımaniha hayra kulintezıru inna müntezırun
159. İnnellezıne ferreku dınehüm ve kanu şiyeal leste minhüm fı şey’ innema emruhüm ilellahi sümme yünebbiühüm bima kanu yef’alun
160. Men cae bil haseneti fe lehu aşru emsaliha ve men cae bis seyyieti fe la yücza illa misleha ve hüm la yuzlemun
161. Kul innenı hedanı rabbı ila sıratım müstekıym dınen kıyemem millete ibrahıme hanıfa ve ma kane minel müşrikın
162. Kul inne salati ve nüsükı ve mahyaye ve mematı lillahi rabbil alemın
163. La şerıke leh ve bi zalike ümirtü ve ene evvelül müslimın
164. Kul e ğayrallahi ebğıy rabbev ve hüve rabbü külli şey’ ve la teksibü küllü nefsin illa aleyha ve la teziru vaziratüv vizra uhra sümme ila rabbiküm merciuküm fe yünebbiüküm bima küntüm fıhi tahtelifun
165. Ve hüvellezı cealeküm halaifel erdı ve rafea ba’daküm fevka ba’dın deracatil li yeblüveküm fı ma ataküm inne rabbeke serıul ıkabi ve innehu le ğafurur rahıym.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla
1. Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. (Bunca âyet ve delillerden) sonra kâfir olanlar (hâla putları) Rab’leri ile denk tutuyorlar.
2. Sizi bir çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını takdir eden ancak O’dur. Bir de O’nun katında muayyen bir ecel (kıyamet günü) vardır. Siz hâla şüphe ediyorsunuz.
3. O, göklerde ve yerde tek Allah’tır. Gizlinizi, açığınızı bilir. (Hayır ve şerden) ne kazanacağınızı da bilir.
4. Rablerinin âyetlerinden onlara (kâfirlere) bir âyet gelmeyedursun, o âyetlerden ille de yüz çevirirler.
5. Gerçekten onlar, kendilerine Hak geldiğinde onu yalanlamışlardı. Fakat yakında onlara alay ettikleri şeyin haberleri gelecektir.
6. Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkânları kendilerine verdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmurlar indirip evlerinin altından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helâk ettik. Biz onları, günahları sebebiyle helâk ettik ve onların ardından başka nesiller yarattık.
7. Eğer sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik de onlar elleriyle onu tutmuş olsalardı, yine de inkâr ediciler: Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir, derlerdi.
8. Muhammed’e (görebileceğimiz) bir melek indirilseydi ya! dediler. Eğer biz öyle bir melek indirseydik elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine göz bile açtırılmazdı.
9. Eğer peygamberi bir melek kılsaydık muhakkak ki onu insan sûretine sokar onları yine düşmekte oldukları kuşkuya düşürürdük.
10. Senden önceki peygamberlerle de alay edilmiş, bu yüzden onlarla alay edenleri alay ettikleri şey (azap) kuşatıvermişti.
11. De ki: Yeryüzünde dolaşın, sonra (peygamberleri) yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bakın!
12. (Onlara) Göklerde ve yerde olanlar kimindir? diye sor. “Allah’ındır” de. O, merhamet etmeyi kendi zatına farz kıldı. Sizi, varlığında şüphe olmayan kıyamet gününde elbette toplayacaktır. Kendilerini ziyana sokanlar var ya işte onlar inanmazlar.
13. Gecede ve gündüzde barınan her şey O’nundur. O her şeyi işitendir, bilendir.
14. De ki: Gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilmeyen Allah’tan başkasını mı dost edineceğim! De ki: Bana müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma! (denildi).
15. De ki: Ben, Rabbim’e isyan edersem gerçekten büyük bir günün (kıyametin) azabından korkarım.
16. O gün kim azaptan kurtarılırsa, gerçekten Allah onu esirgemiştir. İşte apaçık kurtuluş budur.
17. Eğer Allah seni bir zarara uğratırsa, onu kendisinden başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır verirse, (bunu da geri alacak yoktur). Şüphesiz O herşeye kadirdir.
18. O, kullarının üstünde her türlü tasarrufa sahiptir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, herşeyden haberdardır.
19. De ki: Hangi şey şahadetçe en büyüktür? De ki: (Hak peygamber olduğuma dair) benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur’an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu. Yoksa siz, Allah ile beraber başka tanrılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz? De ki: “Ben buna şahitlik etmem.” “O ancak bir tek Allah’tır, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden kesinlikle uzağım” de.
20. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Resûlullah’ı) kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenler var ya, işte onlar inanmazlar.
21. Yalan sözlerle Allah’a iftira edenden veya O’nun âyetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir! Şüphe yok ki, zalimler kurtuluşa ermezler!
22. Unutma o günü ki- onları hep birden toplayacağız; sonra da, Allah’a ortak koşanlara: Nerede boş yere davasını güttüğünüz ortaklarınız? diyeceğiz.
23. Sonra onların mazeretleri, “Rabbimiz Allah hakkı için biz ortak koşanlar olmadık!” demekten başka bir şey olmadı.
24. Gör ki, kendi aleyhlerine nasıl yalan söylediler ve (tanrı diye) uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl kaybolup gitti!
25. Onlardan seni (okuduğun Kur’an’ı) dinleyenler de vardır. Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne perdeler, kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler sana geldiklerinde: “Bu Kur’an eskilerin masallarından başka bir şey değildir” diyerek seninle tartışırlar.
26. Onlar, hem insanları Peygamber’e yaklaşmaktan vazgeçirmeye çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Oysa onlar farkında olmadan ancak kendilerini helak ederler.
27. Onların ateşin karşısında durdurulup “Ah, keşke dünyaya geri gönderilsek de bir daha Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak!” dediklerini bir görsen !..
28. Hayır! Daha önce gizlemekte oldukları şeyler (günahlar) kendilerine göründü. Eğer (dünyaya) geri gönderilseler yine kendilerine yasak edilen şeylere döneceklerdir. Zira onlar gerçekten yalancıdırlar.
29. Onlar, hayat ancak bu dünyadaki hayatımızdan ibarettir; biz, bir daha da diriltilecek değiliz, demişlerdi.
30. Rablerinin huzuruna getirildikleri zaman sen onları bir görsen! Allah: Bu (yeniden dirilme olayı), hak değil miymiş? diyecek. Onlar da “Rabbimize andolsun ki evet!” diyecekler. Allah da, Öyle ise inkâr ettiğinizden dolayı azabı tadın! diyecek.
31. Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır. Nihayet onlara Kıyamet vakti ansızın gelip çatınca, onlar, günahlarını sırtlarına yüklenerek diyecekler ki: “Dünyada iyi amelleri terketmemizden dolayı vah bize!” Dikkat edin, yüklendikleri şey ne kötüdür!
32. Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttakî olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?
33. Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler açıkça Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar.
34. Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar, yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler, sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah’ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı sana da geldi.
35. Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldi ise, yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi, o halde sakın cahillerden olma!
36. Ancak (samimiyetle) dinleyenler daveti kabul eder. Ölülere gelince, Allah onları diriltecek, sonra da O’na döndürülecekler.
37. O’na Rabbinden bir mucize indirilseydi ya! dediler. De ki: Şüphesiz Allah mucize indirmeye kadirdir. Fakat onların çoğu bilmezler.
38. Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve (gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi topluluklardır. Biz o kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet (hepsi) toplanıp Rablerinin huzuruna getirilecekler.
39. Ayetlerimizi yalanlayanlar karanlıklar içinde kalmış sağır ve dilsizlerdir. Allah kimi dilerse onu şaşırtır, dilediği kimseyi de doğru yola iletir.
40. De ki: Ne dersiniz; size Allah’ın azabı gelse veya o kıyamet gelip çatıverse size, Allah’tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım)!
41. Bilâkis yalnız Allah’a yalvarırsınız. O da (kaldırılması için) kendisine yalvardığınız belâyı dilerse kaldırır; ve siz ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz.
42. Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık.
43. Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi.
44. Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar bütün ümitlerini yitirdiler.
45. Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. (Allah’ın verdiği nimete şükredecekleri yerde nankörlük ettiler, böylece kendilerine zulmettiler. Yüce Allah da yeryüzünü onların zulüm ve küfürlerinden temizlemek için onları helâk etti.)
46. De ki: Ne dersiniz; eğer Allah kulaklarınızı sağır, gözlerinizi kör eder, kalplerinizi de mühürlerse bunları size Allah’tan başka hangi tanrı geri verebilir! Bak, delilleri nasıl açıklıyoruz. Onlar hâla yüz çeviriyorlar!
47. De ki: Söyler misiniz; size Allah’ın azabı ansızın veya açıkça gelirse, zalim toplumdan başkası mı helâk olur?
48. Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler.
49. Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, yoldan çıkmalarından dolayı onlar azap çekeceklerdir.
50. De ki: Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?
51. Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla (Kur’an ile) uyar. Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir aracı vardır; belki sakınırlar.
52. Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O’na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki onları kovup ta zalimlerden olasın!
53. “Aramızdan Allah’ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı!” demeleri için onların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?
54. Ayetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Selâm size! Rabbiniz merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki: Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
55. Böylece suçluların yolu belli olsun diye âyetleri iyice açıklıyoruz.
56. De ki: Allah’ın dışında taptığınız şeylere tapmak bana yasak edildi. De ki: Ben sizin arzularınıza uymam, aksi halde sapıtırım da hidayete erenlerden olmam.
57. De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah’ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
58. De ki : Acele istediğiniz şey benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızda iş bitirilmişti. Allah zalimleri daha iyi bilir.
59. Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O’nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin karanlıkları içindeki tek bir taneyi dahi bilir. Yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır.
60. Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O’dur. Sonra dönüşünüz yine O’nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir.
61. O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucular gönderir. Nihayet birinize ölüm geldi mi elçilerimiz (görevli melekler) onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler.
62. Sonra insanlar gerçek sahipleri olan Allah’a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız O’nundur ve O hesap görenlerin en çabuğudur.
63. De ki: Karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) sizi kim kurtarır ki? (O zaman) O’na gizli gizli yalvararak “Eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun şükredenlerden olacağız” diye dua edersiniz.
64. De ki: Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır. Sonra siz yine O’na ortak koşarsınız.
65. De ki: “Allah’ın size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeğe ya da birbirinize düşürüp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya gücü yeter.” Bak, anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz!
66. Kur’an hak olduğu halde kavmin onu yalanladı. De ki: Ben size vekil (kefil) değilim.
67. Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de gerçeği bileceksiniz.
68. Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma.
69. Takvâ sahiplerine, inanmayanların hesabından herhangi bir sorumluluk yoktur. Fakat belki korunurlar diye hatırlatmak gerekir.
70. Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı kimseleri (bir tarafa) bırak! Kazandıkları sebebiyle hiçbir nefsin felâkete dûçar olmaması için Kur’an ile nasihat et. O nefis için Allah’tan başka ne dost vardır, ne de şefaatçı. O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar kazandıkları (günahlar) yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır.
71. De ki: Allah’ı bırakıp da bize fayda veya zarar veremeyecek olan şeylere mi tapalım? Allah bizi doğru yola ilettikten sonra şeytanların saptırıp şaşkın olarak çöle düşürmek istedikleri, arkadaşlarının ise: “Bize gel! ” diye doğru yola çağırdıkları şaşkın kimse gibi gerisin geri (inkârcılığa) mı döndürüleceğiz? De ki: Allah’ın hidayeti doğru yolun ta kendisidir. Bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emredilmiştir.
72. “Namazı dosdoğru kılın ve Allah’tan korkun” (diye de emredildik). O, huzuruna varıp toplanacağınız Allah’tır.
73. O, gökleri ve yeri hak (ve hikmet) ile yaratandır. “Ol!” dediği gün herşey oluverir. O’nun sözü gerçektir. Sûr’a üflendiği gün de hükümranlık O’nundur. Gizliyi ve açığı bilendir ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.
74. İbrahim, babası Âzer’e: Birtakım putları tanrılar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum, demişti.
75. Böylece biz, kesin iman edenlerden olması için İbrahim’e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk.
76. Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi. Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi.
77. Ay’ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum, dedi.
78. Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin (Allah’a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım.
79. Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.
80. Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O’na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam. Ancak, Rabbim’in bir şey dilemesi hariç. Rabbimin ilmi herşeyi kuşatmıştır. Hâla ibret almıyor musunuz?
81. Siz, Allah’ın size haklarında hiçbir hüküm indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmazken, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden nasıl korkarım! Şimdi biliyorsanız (söyleyin), iki guruptan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır?”
82. İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.
83. İşte bu, kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyle bilendir.
84. Biz O’na İshak ve (İshak’ın oğlu) Yakub’u da armağan ettik; hepsini de doğru yola ilettik. Daha önce de Nuh’u ve O’nun soyundan Davud’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u doğru yola iletmiştik; Biz iyi davrananları işte böyle mükâfatlandırırız.
85. Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas’ı da (doğru yola iletmiştik). Hepsi de iyilerden idi.
86. İsmail, Elyesa’, Yunus ve Lût’u da (hidayete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.
87. Onların babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarına da (üstün meziyetler verdik). Onları seçkin kıldık ve doğru yola ilettik.
88. İşte bu, Allah’ın hidayetidir, kullarından dilediğini ona iletir. Eğer onlar da Allah’a ortak koşsalardı yapmakta oldukları amelleri elbette boşa giderdi.
89. İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer onlar (kâfirler) bunları inkâr ederse şüphesiz yerlerine bunları inkâr etmeyecek bir toplum getiririz.
90. İşte o peygamberler Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy. De ki: Ben buna (peygamberlik görevime) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Bu (Kur’an) âlemler için ancak bir öğüttür.
91. (Yahudiler) Allah’ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü “Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi” dediler. De ki: Öyle ise Musa’nın insanlara bir nûr ve hidayet olarak getirdiği Kitab’ı kim indirdi? Siz onu kâğıtlara yazıp (istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilemediği şeyler (Kur’an’da) size öğretilmiştir. (Resûlüm) sen “Allah” de, sonra onlan bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar!
92. Bu (Kur’an), Ümmü’l-kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Âhirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler.
93. Allah’a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey vahyedilmemişken “Bana da vahyolundu” diyenden ve “Ben de Allah’ın indirdiği âyetlerin benzerini indireceğim” diyenden daha zalim kim vardır! O zalimler, ölümün (boğucu) dalgaları içinde, melekler de pençelerini uzatmış, onlara: “Haydi canlarınızı kurtarın! Allah’a karşı gerçek olmayanı söylemenizden ve O’nun âyetlerine karşı kibirlilik taslamış olmanızdan ötürü, bugün alçaklık azabı ile cezalandırılacaksınız!” derken onların halini bir görsen!
94. Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geleceksiniz ve (dünyada) size verdiğimiz şeyleri arkanızda bırakacaksınız. Yaratılışınızda ortaklarımız sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda göremeyeceğiz. Andolsun, aranız açılmış ve (tanrı) sandığınız şeyler sizden kaybolup gitmiştir.
95. Şüphesiz Allah, tohumu ve çekirdeği çatlatandır, ölüden diriyi çıkaran, diriden de ölüyü çıkarandır. İşte Allah budur. O halde (haktan) nasıl dönersiniz!
96. O, sabahı aydınlatandır. O, geceyi dinlenme zamanı, güneş ve ayı (vakitlerin tayini için) birer hesap ölçüsü kılmıştır. İşte bu, azîz olan (ve her şeyi) pek iyi bilen Allah’ın takdiridir.
97. O, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Gerçekten biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş geniş açıkladık.
98. O, sizi bir tek nefisten (Âdem’den) yaratandır. (Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır. Anlayan bir toplum için âyetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık.
99. O, gökten su indirendir. İşte biz her çeşit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de kendisinde üstüste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşillik; hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar; üzüm bağları; bir kısmı birbirine benzeyen, bir kısmı da benzemeyen zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır.
100. Cinleri Allah’a ortak koştular. Oysa ki onları da Allah yaratmıştı. Bilgisizce O’na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. Hâşâ! O, onların ileri sürdüğü vasıflardan uzak ve yücedir.
101. O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. O’nun eşi olmadığı halde nasıl çocuğu olabilir! Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O’dur.
102. İşte Rabbiniz Allah O’dur. O’ndan başka tanrı yoktur. O, her şeyin yaratıcısıdır. Öyle ise O’na kulluk edin, O her şeye vekildir (güvenilip dayanılacak tek varlık O’dur).
103. Gözler O’nu göremez; halbuki O, gözleri görür. O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır.
104. (Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyeti) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim.
105. Böylece biz âyetleri geniş geniş açıklıyoruz ki, “Sen ders almışsın” desinler de biz de anlayan toplum için Kur’an’ı iyice açıklayalım.
106. Rabbinden sana vahyolunana uy. O’ndan başka tanrı yoktur. Müşriklerden yüz çevir.
107. Allah dileseydi, onlar ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bir bekçi kılmadık. Sen onların vekili de değilsn.
108. Allah’tan başkasına tapanlara (ve putlarına) sövmeyin; sonra onlar da bilmeyerek Allah’a söverler. Böylece biz her ümmete kendi işlerini câzip gösterdik. Sonunda dönüşleri Rablerinedir. Artık O ne yaptıklarını kendilerine bildirecektir.
109. Kendilerine bir mucize gelirse ona mutlaka inanacaklarına dair kuvvetli bir şekilde Allah’a andiçtiler. De ki: Mucizeler ancak Allah katındandır. Ama mucize geldiğinde de inanmayacaklarının farkında mısınız?
110. Yine O’na iman etmedikleri ilk durumdaki gibi onların gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz. Ve onları şaşkın olarak azgınlıkları içerisinde bırakırız.
111. Eğer biz onlara melekleri indirseydik, ölüler de onlarla konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikçe yine de inanacak değillerdi; fakat çokları bunu bilmezler.
112. Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. (Bunlar), aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu da yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak.
113. Ahirete inanmayanların kalpleri ona (yaldızlı söze) kansın, ondan hoşlansınlar ve işledikleri suçu işlemeye devam etsinler diye (böyle yaparlar).
114. (De ki): Allah’dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab’ı açık olarak indiren O’dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur’an’ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!
115. Rabbinin sözü, doğruluk ve adalet bakımından tamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirecek kimse yoktur. O işitendir, bilendir.
116. Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler.
117. Muhakkak ki senin Rabbin, evet O, kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. O, doğru yolda gidenleri de iyi bilendir.
118. Allah’ın âyetlerine inanıyorsanız, üzerine O’nun adı anılarak kesilenlerden yeyin.
119. Üzerine Allah’ın adı anılıp kesilenden yememenize sebep ne? Oysa Allah, çaresiz yemek zorunda kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklamıştır. Doğrusu bir çokları bilgisizce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. Muhakkak ki Rabbin haddi aşanları çok iyi bilir.
120. Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka çekeceklerdir.
121. Üzerine Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır. Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah’a ortak koşanlar olursunuz.
122. Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu! İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir.
123. Böylece biz, her kasabada, oralarda bozgunculuk yapmaları için, günahkârlarını liderler yaptık. Onlar yalnız kendilerini aldatırlar, ama farkında olmazlar.
124. Onlara bir âyet geldiğinde, Allah’ın elçilerine verilenin benzeri bize de verilmedikçe kesinlikle inanmayız, dediler. Allah, peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suç işleyenlere, yapmakta oldukları hilelere karşılık Allah tarafından aşağılık ve çetin bir azap erişecektir.
125. Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm’a açar; kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi kalbini iyice daraltır. Allah inanmayanların üstüne işte böyle murdarlık verir.
126. Bu (din), Rabbinin dosdoğru yoludur. Biz, öğüt alacak bir kavim için âyetleri ayrıntılı olarak açıkladık.
127. Rableri katında onlara esenlik yurdu (cennet) vardır.Ve yapmakta oldukları (güzel) işler sebebiyle Allah onların dostudur.
128. Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün, “Ey cinler (şeytanlar) topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız” der. Onların, insanlardan olan dostları ise: “Ey Rabbimiz! (Biz) birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık” derler. Allah da buyurur ki: Allah’ın dilediği hariç, içinde ebedî kalacağınız yer ateştir. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, bilendir.
129. İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmının peşine takarız.
130. Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi! Derler ki: “Kendi aleyhimize şahitlik ederiz.” Dünya hayatı onları aldattı ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.
131. Gerçek şu ki: Halkı habersizken, Rabbin haksızlık ile ülkeleri helâk edici değildir.
132. Herkesin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.
133. Rabbin zengindir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi yok eder ve sizi başka bir kavmin zürriyetinden yarattığı gibi sizden sonra yerinize dilediği bir kavmi yaratır.
134. Size vadedilen mutlaka gelecektir; siz bunu önleyemezsiniz.
135. De ki: Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Yurdun (dünyanın) sonunun kimin lehine olduğunu yakında bileceksiniz. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar.
136. Allah’ın yarattığı ekinlerle hayvanlardan Allah’a pay ayırıp zanlarınca, bu Allah’a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza) dediler. Ortakları için ayrılan Allah’a ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar?
137. Bunun gibi ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını (kızlarını) öldürmeyi hoş gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar! Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öyle ise onları uydurdukları ile başbaşa bırak!
138. Onlar saçma düşüncelerine göre dediler ki: “Bu (tanrılar için ayrılan) hayvanlarla ekinler haramdır. Bunları bizim dilediğimizden başkası yiyemez. Bunlar da binilmesi yasaklanmış hayvanlardır.” Birtakım hayvanlar da vardır ki, (Allah böyle emrediyor diye) O’na iftira ederek üzerlerine Allah’ın adını anmazlar. Yapmakta oldukları iftiraları yüzünden Allah onları cezalandıracaktır.
139. Dediler ki: “Şu hayvanların karınlarında olanlar yalnız erkeklerimize aittir, kadınlarımıza ise haram kılınmıştır. Şayet (yavru) ölü doğarsa, o zaman (kadın erkek) hepsi onda ortaktır.” Allah bu değerlendirmelerinin cezasını verecektir. Şüphesiz ki O hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
140. Bilgisizlikleri yüzünden beyinsizce çocuklarını öldürenler ve Allah’ın kendilerine verdiği rızkı, Allah’a iftira ederek (kadınlara) haram kılanlar, muhakkak ki ziyana uğramışlardır. Onlar gerçekten sapmışlardır ve doğru yolu bulacak da değillerdir.
141. Çardaklı ve çardaksız (üzüm) bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları, ekinleri, birbirine benzer ve benzemez biçimde zeytin ve narları yaratan O’dur. Herbiri meyve verdiği zaman meyvesinden yeyin. Devşirilip toplandığı gün de hakkını (zekât ve sadakasını) verin, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.
142. Hayvanlardan yük taşıyanı ve tüyünden döşek yapılanları yaratan O’dur. Allah’ın size verdiği rızıktan yeyin, şeytanın ardına düşmeyin; şüphesiz o sizin için apaçık bir düşmandır.
143. (Dişi ve erkek olarak) sekiz eş yarattı: Koyundan iki, keçiden iki… De ki: O, bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram etti? Eğer doğru iseniz bana ilimle söyleyin.
144. Deveden de iki, sığırdan da iki (yarattı.) De ki: O bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram kıldı? Yoksa Allah’ın size böyle vasiyet ettiğine şahit mi oldunuz? Bilgisizce insanları saptırmak için Allah’a karşı yalan uydurandan kim daha zalimdir! Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
145. De ki: Bana vahyolunanda, leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah’tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış birşey bulamıyorum. Başkasına zarar vermemek ve sınırı aşmamak üzere kim (bunlardan) yemek zorunda kalırsa bilsin ki Rabbin bağışlayan ve esirgeyendir.
146. Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıkları ya da kemiğe karışan yağlar hariç olmak üzere sığır ve koyunun iç yağlarını da onlara haram kıldık. Bu, zulümleri yüzünden onlara verdiğimiz cezâdır. Biz elbette doğru söyleyeniz.
147. Eğer seni yalanlarlarsa de ki: Rabbiniz geniş bir rahmet sahibidir. Bununla beraber O’nun azabı, suçlular topluluğundan uzaklaştırılamaz.
148. Putperestler diyecekler ki: “Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de aynı şekilde (peygamberleri) yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.
149. De ki: Kesin delil, ancak Allah’ındır. Allah dileseydi elbette hepinizi doğru yola iletirdi.
150. De ki: Allah şunu yasak etti, diye şehadet edecek şahitlerinizi getirin! Eğer onlar şahitlik ederlerse, sen onlarla beraber şahitlik etme; âyetlerimizi yalanlayanların ve ahiret gününe inanmayanların arzularına uyma. Onlar, Rablerine eş tutuyorlar.
151. De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin -sizin de onların da rızkını biz veririz-; kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah’ın yasakladığı cana haksız yere kıymayın! İşte bunlar Allah’ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız.
152. Rüşd çağına erişinceye kadar, yetimin malına, sadece en iyi tutumla yaklaşın; ölçü ve tartıyı adaletle yapın. Biz herkese ancak gücünün yettiği kadarını yükleriz. Söz söylediğiniz zaman, yakınlarınız dahi olsa adaletli olun, Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte Allah size, iyice düşünesiniz diye bunları emretti.
153. Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti.
154. Sonra iyilik edenlere nimetimizi tamamlamak, her şeyi açıklamak, hidayete erdirmek ve rahmet etmek maksadıyla Musa’ya da Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. Umulur ki, Rablerinin huzuruna varacaklarına iman ederler.
155. İşte bu (Kur’an), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah’tan korkun ki size merhamet edilsin.
156. “Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (hıristiyanlara ve yahudilere) indirildi, biz ise onların okumasından gerçekten habersizdik” demeyesiniz diye;
157. Yahut “Bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” demeyesiniz diye (Kur’an’ı indirdik). İşte size de Rabbinizden açık bir delil, hidayet ve rahmet geldi. Kim, Allah’ın âyetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalimdir! Âyetlerimizden yüz çevirenleri, yüz çevirmelerinden ötürü azabın en kötüsüyle cezalandıracağız.
158. Onlar ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini yahut Rabbinin bazı alâmetlerinin gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz. De ki: Bekleyin, şüphesiz biz de beklemekteyiz!
159. Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.
160. Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.
161. De ki: Şüphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah’ı birleyen İbrahim’in dinine iletti. O, ortak koşanlardan değildi.
162. De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.
163. O’nun ortağı yoktur. Bana sadece bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim.
164. De ki: Allah her şeyin Rabbi iken ben ondan başka Rab mı arayacağım? Herkesin kazanacağı yalnız kendisine aittir. Hiçbir suçlu başkasının suçunu yüklenmez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. Ve O, uyuşmazlığa düştüğünüz gerçeği size haber verecektir.
165. Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O’dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir.
Kim En’âm sûresini gece ve gündüz okursa, yetmiş bin melek ona salât (istiğfâr) eder ve onun için af diler. (Hadîs-i şerîf-Envâr-üt-Tenzîl)
Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Bir kimse, sabah namazını cemaatle kıldıktan sonra, En’âm sûresinin başındaki üç âyet-i okursa, Allahü Teâlâ, o kimse için yetmiş bin melek vazifelendirir, bunlar kıyâ-mete kadar o kimse için istiğfâr ederler.”
“Kim En’âm sûresini, arasına dünya kelâmı sokmadan okursa, Allahü Teâlâ o kimsenin geçmiş günahlarını affeder.”
“Hâlis bir niyetle kılman iki rek’at namazda, Fâtiha’-dan sonra En’âm sûresini okuyan, her türlü tehlikelerden korunur.”
“Kim En’âm sûresini gece ve gündüz okursa, yetmiş bin melek ona istiğfâr eder ve onun için af diler.”
Hazret-i Ömer buyurdu ki:
“En’âm sûresi Kur’ân-ı Kerîm’in en faziletli sûrelerinden biridir.”
İmâm-ı Şâfiî buyurdu ki:
“Her kim sabah ve akşam sûre-i En’âm’m başındaki üç âyetini yedişer defa okuyup ellerine üfleyerek vücûdunu mesh ederse, hastalık ve ağrılardan emin olur.”
En’am Suresinin Sırları Hakkında Rivayetler
1 – İstek ve dileğinin olması için yedi (7) kere okunur.
2 – Her kim iki rekat nafile bir namaz kılar, zamm-ı sure olarak En’am suresini okur, namazdan sonra dua ederse, duası bi-iznillah kabul olur ve her türlü sıkıntı ve kötülüklerden muhafaza olur.
3 – En’am suresi nazil olduğunda, ufku kapatacak kadar melekler kaplamıştır.
4 – 41 kere okuyanın kısmeti açılır.
5 – Her kim dünya kelamı konuşmadan En’am suresini okursa geçmiş günahları affedilir.
6 – Araba… gibi bir binek aracını her türlü tehlikelerden korumak isteyen kişi, bu surenin tamamını bir kağıda yazarak arabaya asmalıdır.
7 – Hz. Ömer (Radıyallahü Anh) buyurdu ki: “En’am suresi Kuran-ı Kerim’in en faziletli surelerinden biridir.”
8 – İmam Şafi (Rahimehullah) buyurdu ki: “Her kim sabah ve akşam En’am suresinin başındaki üç. ayeti (1-3 Ayetleri) yedişer kere okuyup ellerine üfleyerek vücuduna sürerse, hastalık ve ağrılarından emin olur.
9 – Her kim öfkesini yatıştırmak, fitne ve şiddeti engellemek istiyorsa, o anda ayakta ise oturmalı ve En’am Suresinin 13. ayetini okumaldır.
10 – Sıkıntı ve üzüntü içinde olup, sıkıntıdan uyuyamayan bir kişi, yatağa yattığında En’am suresinin 17-18. ayetlerini 7 kere okursa, bi-iznillah rahata kavuşur.
11 – Bir mekanda haşerelerin olmaması isteniyorsa, şu manevi reçete uygulanmalıdır. Abdestli iken En’am Suresinin 44. ayetini bakır bir kabın içine reyhan suyu ile yazar, içerisine kimyonla karıştırılmış su koyar, akşamdan sabaha kadar bekletip mekana bir veya iki defa serpmelidir.
12 – Bir kimse En’am suresinin 59-62. ayetlerini abdestli olduğu halde keten bir kumaş üzerine yazar ve bu kumaşı yastığının altına koyarsa, şüphe edip bir türlü öğrenmediği bir meseleyi Allah’u Teala rüyasında gösterir.
13 – Dalgalı bir denizde yolculuk yapan bir kişi, En’am suresinin 63-64. ayetlerini bir kağıda yazıp denize bırakırsa, bi-iznillah sağ-salim karaya ulaşır.
14 – Evden kaçan bir kimseyi ve bilinen bir hırsız tarafından çalınan bir eşyayı Allah’ın yardımıyla geri getirmek için şu reçete uygulanır: Bir levha veya bir kağıdın üzerine büyükçe bir daire çizilir. Bu Dairenin ortasına o kişilerin isimleri Anne ismi (….. oğlu ….. gibi) ile beraber yazılır. O isimleri etrafına En’am suresinin 71. ayetini yazıp, kimsenin ayak basmayacağı temiz bir yere göülür.
15 – Her kim En’am Suresinin 25, Nahl Suresi 108, Kehf Suresi 57, Casiye Suresi 23 ayeti kerimelerini okumaya devam ederse, maddi ve manevi her türlü bela, musibet ve felaketlerden korunur.
16 – Her kim En’am Suresinin 122. ayetini okumaya devam ederse, her türlü maddi ve manevi hastalıklardan şifa bulur.
17 – Her kim zengin olmak ve bol kazanç. elde etmek istiyorsa, bir işe teşebbüs etmeden önce En’am suresinin 141. ayetini zeytin ağacından bir tahta üzerine yazıp iş yerine asmalıdır. Eğer kazanç sağlayacağı şey araba ise, bir kağıda yazıp arabaya asmalıdır. Bi-İznillah kazancı bol olur.